30 Ekim 2009, cuma
22:39
Bir "cuma gecesi", önümdeki tabakta tepeleme dolu zeytinyağlı sarmayı mideme indirerek, üzerimde eşofmanlarımla "evde" oturuyorum. Annemle babam Kumkapı'da meyhane keyfi yapıyorlar. Ben ise günlük yazma alışkanlığımı yeniden kazanmak için çabalamaktayım.
Yazmak bana iyi geliyor. Bilmiyorum neden. Belki içimdeki teşhircilik ihtiyacını giderdiğinden, belki de zihnimdeki fırtınaları bastırdığından... İki seneye yakın "Kırıtık bir hatunun kocaman hayatı" diye bir blog yazdım, şimdi okuduğumda ağzım açık kalıyor. "Yok artık ben neler yapmışım?! Aaa bir de bu vardı di mi?" diye. Çok eğleniyorum kendi yakın geçmişime yaptığım bu yolculuklarda. O yüzden yine düzenli olarak yazdığım bir günlük blogum olsun istiyorum. Ama başlıyorum vazgeçiyorum, başlıyorum vazgeçiyorum. Umarım /sanırım bu denememde bunu aşacağım.
Annemin İstanbul'a gelmesine bayılıyorum. Çünkü o yanımdayken gerçekten "zengin" oluyorum. Allah'a (Allah diye bir şey varsa) çok şükür, yokluk, yoksulluk, açlık, evsizlik, kıt kanaat geçinmek gibi kavramları hiç bir zaman bilmedim. Hep bu ülke ortalamasının da üzerinde bir hayat yaşadım; ama şu anda para kazanmıyorum, bir ay boyunca idare etmek zorunda olduğum bir aylığım var. Ve gece hayatı gerçekten inanılmaz para tüketici bir alışkanlık. Bir haftada üç gecede tükettiğim alkole verdiğim para ile güzel bir ayakkabı alabilirim örneğin. Ama ben yeme içme gezme tozma söz konusuyken ne kadar cömertsem, iş alışverişe gelince de o kadar pintiyim.
Geçen gün annemle Mango'ya gittik. Outlet'in fiyatları gerçekten oldukça ucuz oluyor, onlarca şey aldık, kasaya geldik, toplam bakiyeyi görünce, benim direk cimri damarım tuttu. Aldığım her şeyi orada bırakıp mağazadan çıkasım geldi. Sonuçta benim olağan hayatımı yaşarken gidip o kadar para harcamam mümkün değil. Benim aylığımın yarısını on saniyede kasada bıraktıktan sonra, başka yerlere gidip para harcamaya devam ettik.
"Ne istersem alabilirim" hissini sadece annem yanımdayken yaşayabiliyorum ve bu hisse gerçekten bayılıyorum.
Bu arada yeniden ve tamamen "single" bir hatun oldum. 39 yaşındaki pek sevgili herifimle karşılıklı upuzun mesajlar atarak, hem birbirimize çatarak hem de birbirimize bayılarak ilişkimizi bitirmeye karar verdik. Bana "last words" başlığı altında attığı "son" olması gereken mesajın ardından her biri bir A4 tutacak en az 10 mesaj daha döndü aramızda. Hatta takıldım ona, "Çok komiğiz, last words başlığı altında yakında roman yazacağız diye." O da "Seninle her sey basina gelebilir insanin... Roman da, yazilir siirde. Tespit ettim ben." diye cevapladı. Sonra da her ne kadar aramızdaki ilişkiyi bitirsek de karşılıklı yazmayı sürdürmeye karar verdik. Hatta günün birinde roman olarak yayınlayıp, telifi fındık votka ve votka shot olarak içme hayalleri bile kurduk.
İşte böyle bir insanım ben. Şaşıyorum bir şeyler yaşadığı insanlarla ayrıldıktan sonra onlarla bir daha görüşmeyen konuşmayanlara... Sonuçta o insanın senin için özel bazı tarafları var ki, senin hayatında diğerlerinden daha özel bir yere koyuyorsun onu. Sonra nasıl kıyıyorlar kendilerini o "özellikler"den mahrum bırakmaya onu anlamıyorum.
Mesela bu adam bana: "Artik aklini karistirmayacagim, seni kizdirmayacagim ve urkutmeyecegim. Sensiz kalmanin ne demek oldugu "ilk kez" ve "gercekten" idrak ettim bu sefer. Hic de hosuma gitmedi sensizlik. Biliyorsun artik, soz verince tutuyorum. Sana sinirlamalar da getirmiyorum. Yapma, yasanacak onca sey varken yazik etmeyelim. Kirilmana neden oldugun her an icin ayri ayri ozur dilerim. Her birisi icin seni bastan basa opucuklere bogacagim. Ama gitme, lutfen. Soz sarhos koca tribi bir daha olmayacak. Son bir nokta, seninle hayatimizda tek bir plan yaptik: Subat'ta Paris. Bari sozumuzu yemeyelim. Seviyorum seni Mirnav, kacma" veya
" Evimdeki kokun yitmek uzere ve ikilemim buyuk; Cami acarsam kokun cikacak, acmazsam sigara kokusu baskin olacak! Anlayacagin ev sensiz olmuyor, benimle bir alakasi yok konunun!
Malum, her kosebasinda bir "cuk kolesi" bulmak mumkun :P " satırlarını yazmış yazabilmiş bir adam.
Bana yazarken bu kadar güzel yazacak (bu da yine onun bir tanımlaması) bir adam bulabileceğimi sanmıyorum, onun kelimelerini özleyeceğimi de pekala biliyorum. Neden bir daha görüşmemek üzere çıkartıp kendimi ondan tamamen mahrum edeyim ki ondan.
Bu mantığımın sonucunda tabii hala pek severek görüştüğüm eski aşklar kalabalığı oluşuyor hayatımda. Bu gün annemi Parantez'e götürdüm giderek bozdukları fındık votka ve mojitolarımızı yudumlarken, bir eski sevgilimle, bir de eski bir kırıtığımın kankası ile karşılaştım. Çok keyifli muhabbet ettik, en kısa zamanda buluşmaya karar verdik. Ben annemin yerinde olsaydım, kızımın "yakışıklı geniş adam yelpazesi"ne hayran kalırdım. =p
Ayrıca benim ellerime ve ayaklarıma bayılan, garip bir şekilde fazla "ben" olduğunu düşündüğüm, bir konu hakkında ne düşündüğünü ve ne söyleyeceğini daha o ağzını açmadan ezbere bildiğim ve bundan korktuğum adama dün bir süpriz yapmış, el ve ayak detaylı yaramazca iki fotoğraf maillemiştim. "Bir vakit bulayım, seni çok fena ham yapacağım sevgili sürprizsever hatunum! Mmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmuah!" diye mesaj çekmiş.
Hayat güzel! Oh-la-la-la! : ))
Bir "cuma gecesi", önümdeki tabakta tepeleme dolu zeytinyağlı sarmayı mideme indirerek, üzerimde eşofmanlarımla "evde" oturuyorum. Annemle babam Kumkapı'da meyhane keyfi yapıyorlar. Ben ise günlük yazma alışkanlığımı yeniden kazanmak için çabalamaktayım.
Yazmak bana iyi geliyor. Bilmiyorum neden. Belki içimdeki teşhircilik ihtiyacını giderdiğinden, belki de zihnimdeki fırtınaları bastırdığından... İki seneye yakın "Kırıtık bir hatunun kocaman hayatı" diye bir blog yazdım, şimdi okuduğumda ağzım açık kalıyor. "Yok artık ben neler yapmışım?! Aaa bir de bu vardı di mi?" diye. Çok eğleniyorum kendi yakın geçmişime yaptığım bu yolculuklarda. O yüzden yine düzenli olarak yazdığım bir günlük blogum olsun istiyorum. Ama başlıyorum vazgeçiyorum, başlıyorum vazgeçiyorum. Umarım /sanırım bu denememde bunu aşacağım.
Annemin İstanbul'a gelmesine bayılıyorum. Çünkü o yanımdayken gerçekten "zengin" oluyorum. Allah'a (Allah diye bir şey varsa) çok şükür, yokluk, yoksulluk, açlık, evsizlik, kıt kanaat geçinmek gibi kavramları hiç bir zaman bilmedim. Hep bu ülke ortalamasının da üzerinde bir hayat yaşadım; ama şu anda para kazanmıyorum, bir ay boyunca idare etmek zorunda olduğum bir aylığım var. Ve gece hayatı gerçekten inanılmaz para tüketici bir alışkanlık. Bir haftada üç gecede tükettiğim alkole verdiğim para ile güzel bir ayakkabı alabilirim örneğin. Ama ben yeme içme gezme tozma söz konusuyken ne kadar cömertsem, iş alışverişe gelince de o kadar pintiyim.
Geçen gün annemle Mango'ya gittik. Outlet'in fiyatları gerçekten oldukça ucuz oluyor, onlarca şey aldık, kasaya geldik, toplam bakiyeyi görünce, benim direk cimri damarım tuttu. Aldığım her şeyi orada bırakıp mağazadan çıkasım geldi. Sonuçta benim olağan hayatımı yaşarken gidip o kadar para harcamam mümkün değil. Benim aylığımın yarısını on saniyede kasada bıraktıktan sonra, başka yerlere gidip para harcamaya devam ettik.
"Ne istersem alabilirim" hissini sadece annem yanımdayken yaşayabiliyorum ve bu hisse gerçekten bayılıyorum.
Bu arada yeniden ve tamamen "single" bir hatun oldum. 39 yaşındaki pek sevgili herifimle karşılıklı upuzun mesajlar atarak, hem birbirimize çatarak hem de birbirimize bayılarak ilişkimizi bitirmeye karar verdik. Bana "last words" başlığı altında attığı "son" olması gereken mesajın ardından her biri bir A4 tutacak en az 10 mesaj daha döndü aramızda. Hatta takıldım ona, "Çok komiğiz, last words başlığı altında yakında roman yazacağız diye." O da "Seninle her sey basina gelebilir insanin... Roman da, yazilir siirde. Tespit ettim ben." diye cevapladı. Sonra da her ne kadar aramızdaki ilişkiyi bitirsek de karşılıklı yazmayı sürdürmeye karar verdik. Hatta günün birinde roman olarak yayınlayıp, telifi fındık votka ve votka shot olarak içme hayalleri bile kurduk.
İşte böyle bir insanım ben. Şaşıyorum bir şeyler yaşadığı insanlarla ayrıldıktan sonra onlarla bir daha görüşmeyen konuşmayanlara... Sonuçta o insanın senin için özel bazı tarafları var ki, senin hayatında diğerlerinden daha özel bir yere koyuyorsun onu. Sonra nasıl kıyıyorlar kendilerini o "özellikler"den mahrum bırakmaya onu anlamıyorum.
Mesela bu adam bana: "Artik aklini karistirmayacagim, seni kizdirmayacagim ve urkutmeyecegim. Sensiz kalmanin ne demek oldugu "ilk kez" ve "gercekten" idrak ettim bu sefer. Hic de hosuma gitmedi sensizlik. Biliyorsun artik, soz verince tutuyorum. Sana sinirlamalar da getirmiyorum. Yapma, yasanacak onca sey varken yazik etmeyelim. Kirilmana neden oldugun her an icin ayri ayri ozur dilerim. Her birisi icin seni bastan basa opucuklere bogacagim. Ama gitme, lutfen. Soz sarhos koca tribi bir daha olmayacak. Son bir nokta, seninle hayatimizda tek bir plan yaptik: Subat'ta Paris. Bari sozumuzu yemeyelim. Seviyorum seni Mirnav, kacma" veya
" Evimdeki kokun yitmek uzere ve ikilemim buyuk; Cami acarsam kokun cikacak, acmazsam sigara kokusu baskin olacak! Anlayacagin ev sensiz olmuyor, benimle bir alakasi yok konunun!
Malum, her kosebasinda bir "cuk kolesi" bulmak mumkun :P " satırlarını yazmış yazabilmiş bir adam.
Bana yazarken bu kadar güzel yazacak (bu da yine onun bir tanımlaması) bir adam bulabileceğimi sanmıyorum, onun kelimelerini özleyeceğimi de pekala biliyorum. Neden bir daha görüşmemek üzere çıkartıp kendimi ondan tamamen mahrum edeyim ki ondan.
Bu mantığımın sonucunda tabii hala pek severek görüştüğüm eski aşklar kalabalığı oluşuyor hayatımda. Bu gün annemi Parantez'e götürdüm giderek bozdukları fındık votka ve mojitolarımızı yudumlarken, bir eski sevgilimle, bir de eski bir kırıtığımın kankası ile karşılaştım. Çok keyifli muhabbet ettik, en kısa zamanda buluşmaya karar verdik. Ben annemin yerinde olsaydım, kızımın "yakışıklı geniş adam yelpazesi"ne hayran kalırdım. =p
Ayrıca benim ellerime ve ayaklarıma bayılan, garip bir şekilde fazla "ben" olduğunu düşündüğüm, bir konu hakkında ne düşündüğünü ve ne söyleyeceğini daha o ağzını açmadan ezbere bildiğim ve bundan korktuğum adama dün bir süpriz yapmış, el ve ayak detaylı yaramazca iki fotoğraf maillemiştim. "Bir vakit bulayım, seni çok fena ham yapacağım sevgili sürprizsever hatunum! Mmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmuah!" diye mesaj çekmiş.
Hayat güzel! Oh-la-la-la! : ))