Ben bugün hüzünle tanıştım...
00:11
Bugün hayatımdan bir kaç saat kayboldu...
En son "Üşüyorum, üzerime bir şey örtebilir miyim?" diye sordum, saçımızın sarısı aynı olan kadın iğneyi saplarken cevapladı, "Merak etmeyin, şimdi geçer."
Geçti mi bilmiyorum. Üşüdüm de hissetmedim mi, yoksa üşümem gerçekten mi durdu?
Bu aralar kafam hep karışık, hep kendimi ve hayatımı sorguluyorum, hep bir şeyleri kaçırıyorum; ama o saatlerim böyle manevi anlamda değil, gerçekten kayboldu. Hissedemedim, bilemedim, göremedim, duyamadım... Gerçek olduklarını bana hatırlatan ve beni eroinmanlara benzeten damarlarımın üzerindeki şırınga morlukları olmasa "sadece bir rüyaydı" diyip geçeceğim. Tekrar gözümü açtığımda "Bitti mi?", "Yolunda mıydı her şey?" diye sorup uyumaya devam ettiğimi hatırlıyorum; ama pekala onun da rüya olduğuna kendimi inandırabilirdim!
Gerçi gözle görülmeyen başka değişiklikler de oldu...
Ben değiştim...
"Hani uyuyup uyanıp yeni bir insan olma" kavramı vardır ya imkansız gelir hep, öyle bir şey gerçekten varmış. Pembe saten çarşaflı, başucumda bir kaç dergi ve kitap duran yatağımda o kadar gece uyudum, hiç böyle hissetmedim. Ama havalandırmanın çıkardığı sesten başka hiç bir tıkırtı olmayan bir hastane odasında gözlerimi açınca, kendimi halsiz olduğum kadar "high" kafada hissedince, hemşireyi çağırma düğmesine bile uzanamayıp avazım çıktığı kadar "Bana kahve bulunn nolur!" diye bağırmaya çalıştığımda sadece cılız bir ses çıktığını fark edince...
Gerçekten insan bir "uyku" ile değişebiliyormuş.
Bugün sabaha kadarki "ben" ile şu andaki "ben" arasındaki tek benzerlik fiziksel. Resmen saatlerdir son beş senemi gözden geçirip kendimle hesaplaşıyorum. Eğer şarkıcı, manken filan olsaydım, sansasyon haberlerim ile Türk magazinin ile Paris Hilton'u Amy Winehouse'u olabilirmişim. Ne cesaret! Ne pervasızlık! Ne kadar çok risk! Ne kadar çok eğlence! Ne kadar şuursuzluk! Ne kadar vurdumduymazlık! Ne kadar enerji! Nasıl bir pürneşe!
Şimdi 20li yaşlarda bir üniversite öğrencisini karşıma oturtsam, yediğim haltları 1.000 maddede dökümlesem, "Git bunları yap, ihtiyacın olacak bütün para ve çevreyi sana sağlayacağım." desem bahse varım yapamaz. Planlayarak olabilecek şeyler değil hiç biri. Sanki bugün uyudum, uyandım ve büyüdüm. Sanki son beş senede mola vermeden yaşadıklarımın hepsinin dersini bir günde çıkardım.
Şu anda son beş senedeki benin enerjisine, neşesine, cesaretine imrenirken; tedbirsizliklerine, kırdıklarına, kaybettiklerine, üzdüklerine, umursamadan yürüyüp gittiklerine sinirleniyorum.
Yanımda kimseyi istemezken, kendime bile tahammülüm yokken, özellikle de şimdiye kadar hayatımın eğlence ve heyecan kaynağı olmuş erkeklerle konuşmaya bile katlanamazken; tek bir erkeğe inanılmaz ihtiyaç duydum: Babama. Şimdiye kadar pek çok konuda eleştirdiğim, şımarıklıklarımla ve düşüncesizliklerimle tükettiğim babam bir kere daha bana kayıtsız şartsız her konuda ve koşulda yanımda olduğunu hissettirdi.
Komiktir ki bugüne kadar "aşkım" olan adamın, seni seviyorum konulu konuşmalarından içim bayılırken; yıllar önce başka maceralar için "amaaaaan" yaptığım bir adam dünyanın başka ucundan babamla neredeyse kelimesi kelimesine aynı bir konuşma yaptı benimle. Binlerce "acaba?", "keşke?", "ya şöyle yapsaydım..."lar geldi oturdu içime...
Ben bugün hüzünle tanıştım...
Bugün hayatımdan bir kaç saat kayboldu...
En son "Üşüyorum, üzerime bir şey örtebilir miyim?" diye sordum, saçımızın sarısı aynı olan kadın iğneyi saplarken cevapladı, "Merak etmeyin, şimdi geçer."
Geçti mi bilmiyorum. Üşüdüm de hissetmedim mi, yoksa üşümem gerçekten mi durdu?
Bu aralar kafam hep karışık, hep kendimi ve hayatımı sorguluyorum, hep bir şeyleri kaçırıyorum; ama o saatlerim böyle manevi anlamda değil, gerçekten kayboldu. Hissedemedim, bilemedim, göremedim, duyamadım... Gerçek olduklarını bana hatırlatan ve beni eroinmanlara benzeten damarlarımın üzerindeki şırınga morlukları olmasa "sadece bir rüyaydı" diyip geçeceğim. Tekrar gözümü açtığımda "Bitti mi?", "Yolunda mıydı her şey?" diye sorup uyumaya devam ettiğimi hatırlıyorum; ama pekala onun da rüya olduğuna kendimi inandırabilirdim!
Gerçi gözle görülmeyen başka değişiklikler de oldu...
Ben değiştim...
"Hani uyuyup uyanıp yeni bir insan olma" kavramı vardır ya imkansız gelir hep, öyle bir şey gerçekten varmış. Pembe saten çarşaflı, başucumda bir kaç dergi ve kitap duran yatağımda o kadar gece uyudum, hiç böyle hissetmedim. Ama havalandırmanın çıkardığı sesten başka hiç bir tıkırtı olmayan bir hastane odasında gözlerimi açınca, kendimi halsiz olduğum kadar "high" kafada hissedince, hemşireyi çağırma düğmesine bile uzanamayıp avazım çıktığı kadar "Bana kahve bulunn nolur!" diye bağırmaya çalıştığımda sadece cılız bir ses çıktığını fark edince...
Gerçekten insan bir "uyku" ile değişebiliyormuş.
Bugün sabaha kadarki "ben" ile şu andaki "ben" arasındaki tek benzerlik fiziksel. Resmen saatlerdir son beş senemi gözden geçirip kendimle hesaplaşıyorum. Eğer şarkıcı, manken filan olsaydım, sansasyon haberlerim ile Türk magazinin ile Paris Hilton'u Amy Winehouse'u olabilirmişim. Ne cesaret! Ne pervasızlık! Ne kadar çok risk! Ne kadar çok eğlence! Ne kadar şuursuzluk! Ne kadar vurdumduymazlık! Ne kadar enerji! Nasıl bir pürneşe!
Şimdi 20li yaşlarda bir üniversite öğrencisini karşıma oturtsam, yediğim haltları 1.000 maddede dökümlesem, "Git bunları yap, ihtiyacın olacak bütün para ve çevreyi sana sağlayacağım." desem bahse varım yapamaz. Planlayarak olabilecek şeyler değil hiç biri. Sanki bugün uyudum, uyandım ve büyüdüm. Sanki son beş senede mola vermeden yaşadıklarımın hepsinin dersini bir günde çıkardım.
Şu anda son beş senedeki benin enerjisine, neşesine, cesaretine imrenirken; tedbirsizliklerine, kırdıklarına, kaybettiklerine, üzdüklerine, umursamadan yürüyüp gittiklerine sinirleniyorum.
Yanımda kimseyi istemezken, kendime bile tahammülüm yokken, özellikle de şimdiye kadar hayatımın eğlence ve heyecan kaynağı olmuş erkeklerle konuşmaya bile katlanamazken; tek bir erkeğe inanılmaz ihtiyaç duydum: Babama. Şimdiye kadar pek çok konuda eleştirdiğim, şımarıklıklarımla ve düşüncesizliklerimle tükettiğim babam bir kere daha bana kayıtsız şartsız her konuda ve koşulda yanımda olduğunu hissettirdi.
Komiktir ki bugüne kadar "aşkım" olan adamın, seni seviyorum konulu konuşmalarından içim bayılırken; yıllar önce başka maceralar için "amaaaaan" yaptığım bir adam dünyanın başka ucundan babamla neredeyse kelimesi kelimesine aynı bir konuşma yaptı benimle. Binlerce "acaba?", "keşke?", "ya şöyle yapsaydım..."lar geldi oturdu içime...
Ben bugün hüzünle tanıştım...
Pırıl derki ;
o acabalar keşkeler şu zamanda şunu yapsaydım böle olurdular asla bitmiyor canım bende çok sorguluyorum kendimi çoğu zaman eksikte hissediyorum ama değiştiremiyorsun hiç birşeyi bence dönüp arkana baktıgında sadece yüzüne bir gülücük yerleşsin..bundan sonrasınıda çok düşünme bazen gerçekten kadere inanıyorum tesadüflerin pek olmadıgını düşünüyorum çünkü zamanı gelmediği sürüce hiç bir şey olmuyor...
Bir yerde bir söz okumuştum, "Hayat size istediklerinizi değil, ihtiyacınız olanları verir." diye.
Yaptıklarının & Yürüdüğün yolların doğruluğundan çok eminken, bir anda "ya yanlış yapıyorsam?" ile yüzleşmek ister istemez sorgulatıyor insana kendini; ama haklısın canım, geçmişi değiştirmek imkansız.
öpücük
Hayatından pişman olma. Yaşamak, "keşke"lerden pişman olmak yerine yeni "keşke"ler yaratmamaya çalışırken daha güzel. :)